Zengin bir içeriğe sahip olan Türk kültürü, bünyesinde bulunan unsurları ağırlıklı olarak sözlü gelenekle günümüze aktarmıştır. Türklerin yerleşik hayata geçişleri sonrasında kültürel aktarımda yavaş yavaş sözlü geleneğin etkisi zayıflamış ve yazılı geleneğin etkisi artmaya başlamıştır. Türk halk edebiyatı bünyesinde bu kültürün iç dinamikleriyle geliştirilen ve kendine özgü bir gelenek edebiyatı olarak vücuda getirilen Âşık edebiyatı, ozanlık geleneğinin bir devamı olarak hem bu edebiyatın belirgin vasıflarını hem de İslâmî unsurları bünyesinde harmanlayarak yeni bir formla karşımıza çıkmıştır. Geleneğin icracısı olan âşıklar, çevresindeki insanların bir sözcüsü olarak söyledikleri şiirlerde yaşadıkları toplumun kültürel unsurlarını sıklıkla dile getirmişlerdir. Dualar ve beddualar; bir toplumun sözlü geleneğinde önemli yer edinen, insan ilişkilerine yön veren, bazen geçmiş yaşantıların izlerini taşıyan bazen dinî unsurları bünyesinde barındıran sözlü gelenek ürünleridir. Günlük yaşantının ayrılmaz bir parçası olan bu sözler kalıp halinde söylenir ve inanç unsuru taşıdığı için söyleyen ve dinleyenin zihninde büyük etki bırakır. Toplumun sözcüsü olan âşıklar, söyledikleri şiirlerde sık sık bu kalıp sözlere başvurarak duygularını etkili ifade etme olanağı bulmuşlardır. Çalışmamızda 17,18 ve 19. yüzyıllarda yaşayan âşıkların şiirleri incelenerek kullandıkları dualar ve beddualar tespit edilmiştir. Bu kalıp sözlerde İslâm dininin ve eski Türk kültürünün izleri alkış-kargış ve dua-beddua bağlamında irdelenmiştir. Ayrıca âşıkların bunlara niçin temas ettikleri hakkında çıkarımlarda bulunulmuştur. Sonuçta zengin sözlü geleneğin Âşık edebiyatını yoğun olarak etkilediği, âşıkların kültürel belleklerinde yer alan unsurları şiirlerine aksettirerek kültürün geleceğe taşınmasında sanatlarını işlevsel olarak kullandıkları görülmüştür. Güzelleme türü şiirlerde duaların, taşlama türü şiirlerde ise bedduaların sıklıkla kullanıldığı tespit edilmiştir.
The Turkish culture, which has a rich content, has transferred the elements in its structure to the present day mainly with oral tradition. With the transition of Turks to settled life, the effect of oral tradition gradually weakened in cultural transfer and the effect of written tradition began to increase. In Turkish folk literature, Minstrel literature, which was developed with the internal dynamics of this culture and brought into the body as a distinctive tradition literature, has emerged with a new form by blending both the distinctive features of this literature and the Islamic elements within its tradition. The lovers, who are the performers of the tradition, have frequently expressed the cultural elements of the society in which they live as a spokesperson of the people around them. Prayers and curse; They are the products of oral traditions that take an important place in the oral tradition of a society, direct human relations, sometimes bear the traces of past experiences and sometimes contain religious elements. These words, which are an integral part of daily life, are said in mold and because they have an element of faith, they have a big impact on the mind of the sayers and listeners. Lovers, who are the spokespersons of the society, often found the opportunity to express their feelings effectively by referring to these stereotypes in their poems. In our study, poems of minstrels living in 17,18 and 19th centuries were examined and prayers and curse used were determined. In these words, the traces of Islam and the old Turkish culture were examined in the context of applause-kargış and prayer-curse. In addition, there are inferences about why lovers come into contact with them. As a result, it was seen that the rich oral tradition influenced the minstrel literature intensely and the minstrels used their art functionally to convey the culture to the future by reflecting the elements in their cultural memories. It was found that prayers were used frequently in beautification type poems and curvatures were used frequently in grinding type poems.