Toplumda her bireyin kendine özgü nitelikleri, kendi olmasını sağlayan koşulları ve kişilik özellikleri bulunmaktadır. Nitekim cinsiyet, sınıf ve ırk ayrımcılığı gibi aidiyetler insanlar arasındaki hiyerarşik yapının hem bir sonucu hem de bir nedeni olmaktadır. Teknolojik toplum da bundan payını almaktadır. Nitekim dijital aygıtlardan insan davranışlarına kadar çoğu yerde cinsiyet; ayrımcı bir şekilde eşitsizliğin bir parçasına dönüşmektedir. Başka bir deyişle, donanımdan yazılıma kadar çoğu şey eril cinsiyeti temel alarak toplumsal olarak cinsiyetlen(diril)miştir. Dolayısıyla bilim ve teknik toplumsal olarak cinsiyetlenerek erkek olmayanı dışlayan bir eğilime sahip olmuştur. Toplumsal yaşamdaki bu ayrımcılığa bir karşı duruş olan feminist hareket hem söylem hem uygulama tabanlı çeşitli savaşım alanları oluşturmuştur. Siberfeminizm ise bu başkaldırının teknolojik ayağını oluşturan ve teknolojinin eril yanlılığını ve bunun sonuçlarını ortaya koyan bir hareket olarak bu soruna farklı çözüm yolları önermekte ve insanların cinsiyete göre hiyerarşik sınıflandırılmasının eleştirisini tekno-dijital alanda tartışmaktadır. Bu sorun odağında bu çalışmanın konusu bilim ve teknolojinin toplumsal cinsiyetlendirilmesinin ortaya çıkardığı sorunlar ve bu sorunlara çözümler sunan siberfeminist harekettir. Bu yaklaşıma göre cinsiyetlendirilmiş tekno-dijital düzende, robotlardan yapay zekâya dek uzanan bir dizi teknolojik alanda toplumsal cinsiyet rolleri geçerli olmaktadır. Bu yüzden siber uzam içinde teknolojinin cinsiyetçi yapılanmanın ötesine geçmesini önceleyen siberfeminist hareket, ikili cinsiyet yaklaşımını da eleştirerek teknolojik yapıda heteronormatif cinsiyetin ötesine bakmaktadır. Bu doğrultuda bu çalışmanın önemi genelde teknolojik yapılanmanın özelde bilişim teknolojilerinin cinsiyetlendirilişini kırmak ve cinsiyet ötesi bir uzamı paylaşmanın olanaklı olabildiğini ileri sürmektedir. Nitel bir durum araştırması olan bu çalışmanın kadın çalışmaları ve bilişim alan yazını başta olmak üzere birçok alana katkı sunacağı düşünülmektedir.
In society, each individual has his/her own characteristics and personality traits as well as conditions that enable him/her to be his/her own. As a matter of fact, affiliations such as gender, class and racial discrimination are both a result and a cause of the hierarchical structure among people. The technological society also gets its share from that situation. As a matter of fact, gender in many places, from digital devices to human behavior; it becomes part of inequality in a discriminatory way. In other words, most things, from hardware to software, are gendered based on masculine gender. Therefore, science and technology have had a tendency to exclude the non-male by being gendered. The feminist movement, which is a stance against this discrimination in social life, has created various fields of struggle based on both discourse and practice. Cyberfeminism, on the other hand, as a movement that constitutes the technological pillar of this revolt and reveals the masculine bias of technology and its consequences, proposes different solutions to this problem and discusses the criticism of the hierarchical classification of people according to gender in the techno-digital field. In the focus of this problem, the subject of this study is the problems caused by the gendering of science and technology and the cyberfeminist movement that offers solutions to these problems. According to this approach, in the gendered techno-digital order, gender roles prevail in a number of technological fields ranging from robots to artificial intelligence. Therefore, the cyberfeminist movement, which prioritizes technology going beyond the sexist structuring in cyberspace, also criticizes the binary gender approach and looks beyond heteronormative gender in the technological structure. In this direction, the importance of this study is to reveal the problem of gendering of techno-digital systems in general and information technologies in particular. In addition, the study suggests that it may be possible to share a postgender space. It is thought that the study, which is a qualitative case study, will contribute to many fields, especially women's studies and informatics literature.