Geleneksel toplumlarda cinsiyete ilişkin eşitsizliklerin en önemli gösterenlerinden biri kadınların uğradığı şiddettir. Erkek egemen zihniyetin hâkim olduğu bu toplum yapısında iktidarı, ortak erkeklik değerlerine sahip erkekler elinde tutmaktadır. Erkeğin kadından üstün olduğu anlayışının benimsendiği kültürlerde, kadınların ezilmesi ve ikincil bir konumda olması görmezden gelinen toplumsal meseleler arasındadır. Kadınların her türlü yapıp etmelerinin denetlenmesindeki ve sınırların dışına çıkan edimler nedeniyle cezalandırılmalarındaki en önemli faktör cinsiyetleridir. Her şeyin eril ve dişil karşıtlığına indirgenmesi, cinsiyetler arasındaki ilişkilerin bu farklılıklar üzerine inşa edilmesi kadını baskının nesnesi hâline getirmektedir. Bu indirgemeci zihniyet; erkeğe saygınlık kazandıracak gösterişli, cesaret gerektiren rolleri ve bu rolleri sergileyebileceği sınırsız bir alan sunarken kadını değersiz, beyhude, tekrara dayalı işlere bağlı rollerle sınırlı bir alana hapseder. Cinsiyet kimliklerinin oluşmasında bu alçaltılmış ve yüceltilmiş kabuller, belirleyici bir niteliğe sahiptir. Erkek ve kadın olarak kavranan bireylere atfedilen özellikler ve buradan hareketle oluşturulan söylemler, gücü elinde tutan erkeğin her alanda kadınlar üzerinde egemenlik kurmasını sağlar. Cinsiyetler arasındaki iktidar ilişkileri, bu ilişkilere bağlı olarak gelişen toplumsal cinsiyete dair eşitsizlikler, kadınları şiddetin farklı yüzleriyle karşı karşıya getirmektedir. Erkek egemen toplumlarda şiddet, kadını kontrol altında tutmak için iktidar sahiplerinin sıkça başvurduğu araçlardan biridir. Kadınlar şiddete rağmen var olabilmek için sessizliğe sığınarak cinsiyetlerinin neden olduğu dezavantajlı bedenlerini görünmez kılmak zorunda kalabilmektedir. Buket Uzuner; toplumsal cinsiyet meselesine, ataerkil toplumlarda kadınların yaşadığı sıkıntılara kurgunun imkânları dâhilinde farklı açılardan dikkat çeken yazarlar arasında yer almaktadır. Bu çalışmada toplumsal cinsiyet eleştirisinden hareketle Uzuner’in romanlarındaki şiddete maruz kalan, cinsiyete dair eşitsizlikler karşısında sessiz bırakılan, yaşamak için suskunlaşan kadın kahramanlar incelenecektir.
One of the most important indicators of gender inequalities in traditional societies is violence against women. In this social structure dominated by the male-dominated mentality, the power is held by men with common masculinity values. In cultures where the understanding that men are superior to women is adopted, the oppression of women and their subordination are among the social issues that are ignored. The most important factor in controlling all kinds of actions of women and punishing them for actions that go beyond the borders is their gender. Reducing everything to the masculine and feminine opposition and building the relations between the sexes on these differences make women an object of oppression. While this reductionist mentality presents ostentatious and courageous roles that will bring respectability to the man and an unlimited space where he can perform these roles; it confines women to an area limited to worthless, futile, and repetitive roles. These degrading and exalting assumptions have a decisive feature in the formation of gender identities. The characteristics attributed to individuals conceived as men and women, and the discourses created from this, enable the man who holds the power to dominate women in every field. Power relations between the sexes and the inequalities of gender that develop due to these relations women are subject to different faces of violence. In male-dominated societies, violence is one of the tools frequently used by those in power to keep women under control. In order to exist despite violence, women may be forced to hide their disadvantaged bodies caused by their gender, by taking refuge in silence. Buket Uzuner is among the writers who draw attention to the issue of gender and the problems experienced by women in patriarchal societies, from different perspectives within the possibilities of fiction. In this study, based on gender criticism, the heroines in Uzuner's novels, who are exposed to violence, who are silenced in relation to gender inequalities, and who are silent in order to live, will be examined.