Osmanlı Devleti'nin Bosna Eyaleti sınırları içerisinde yer alan ve eyaletin merkezi olan Saraybosna, 1463 yılında II. Mehmed tarafından fethedilerek impartorluğun bir parçası haline gelmiştir. 1521 yılında Gazi Hüsrev Bey'in Bosna Sancak Beyi olarak atanmasıyla birlikte bölgede büyük bir imar faaliyeti başlamış; inşa ettirdiği cami, medrese, kütüphane, hamam ve han gibi yapılar sayesinde şehrin çehresi Türk-İslam kültürü doğrultusunda büyük ölçüde değişmiştir. 17. yüzyılda bölgeyi ziyaret eden ünlü seyyah Evliya Çelebi, eserinde Saraybosna'nın İstanbul'a olan benzerliğinden bahsetmiş ve şehri adeta bir "küçük İstanbul" olarak nitelendirmiştir. Tüm bu gelişmeler, Saraybosna'daki Osmanlı hakimiyetini pekiştirmiş ve şehre her yönüyle büyük bir ehemmiyet kazandırmıştır. Şehrin kalkınmasında ve sosyal yapısının şekillenmesinde vakıflar önemli rol oynamıştır. Özellikle Saraybosna örneği göz önüne alındığında, burada kadınlar tarafından kurulan vakıfların sayısının 70'i aştığı görülmektedir. Bu yüksek sayı, bölgenin sosyal ve kültürel dinamizmini ortaya koyduu gibi, çok sayııda vakfın bölgede kadınlar tarafından kurulması dikkat çekmekte ve incelenmeye değer bir mesele lolduğu kanaatini bizde oluşturmaktadır. Yaygın olan "evden çıkmayan Müslüman kadınlar" veya "özgürlükleri kısıtlı Osmanlı kadını" algısına karşılık, arşivdeki belgeler, Osmanlı kadınının sosyal hayatta da aktif bir rol üstlendiğini açıkca göstermektedir. Vakfiyelerde vakıf kuran, yöneten ve çeşitli sosyal hizmetlere öncülük eden birçok Osmanlı kadınına rastlanmakta; vakıfların nasıl ve hangi amaçlarla kurulduğuna, mal, mülk ve paranın ne şekilde vakfedildiğine dair ayrıntılı bilgiler elde edilmektedir.
Sarajevo, located within the borders of the Bosnia Eyalet and serving as its capital, was conquered by Sultan Mehmed II in 1463, thus becoming a part of the Ottoman Empire. Following the appointment of Gazi Hüsrev Bey as the Sanjak Bey of Bosnia in 1521, significant urban development activities commonced in the region. The construction of mosques, madrasas, libraries, baths, and inns initiated by him greatly transformed the city's landscape in accordance with Turkish-Islamic culture. The renowned traveler Evliya Çelebi, who visited the region in the 17th century, noted in his works the similarities between Sarajevo and Istanbul, describing the city as a "small Istanbul". All these developments reinforced Ottoman dominance in Sarajevo and endowed the city with considerable significance in various aspects. Endowments (waqfs)played a crucial role in the city's development and the shaping of it's social structure. Particularly in the case of Sarajevo, it is observed that the number of waqfs established by women exceeds 70. This high number not only reflects the social and cultural dynamism of the region, but also highlights the noteworthy phenomenon of numerous waqfs being founded by women, which merits further investigation. Contrary to the prevalent perceptionof "Muslım women who do not leave their homes" or "Ottoman women with restricted freedoms" document in the archives clearly demonstrate that Ottoman women actively participated in social life. Numerous Ottoman women are found in the endowment deeds as founders, administrators and piooners of various social services, providing detailed information on how and for what purposes these waqfs were establshed, as weel as the methods of endowing property, assets and money.