Edebiyatımızda “Hace-i Sâni” olarak anılan Hüseyin Rahmi Gürpınar 1864- 1944 yılları arasında yaşamıştır. Yazar, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan ve büyük dönüşümlere tanıklık edilen bu dönemde yazın hayatımıza kırk biri roman olmak üzere pek çok eser bırakmıştır. Kendisine layık görülen “hace” sıfatına yakışır bir tutumla eserlerinde bazı temel eksiklik ve problemlere işaret etmiş ve çoğu kez de roman kurgusu içinde okuyucuyla çözüm önerilerini paylaşmıştır. Kuru bir didaktizme düşmeden eserlerini kaleme alan Gürpınar’ın işaret ettiği sorunlardan biri de yanlış Batılılaşmanın bir uzantısı olarak değerlendirilebilecek Batılı kadın meselesidir. Romanlarda çoğunlukla zengin ailelerin çocuklarının eğitimini teslim ettiği kimseler olarak karşımıza çıkan bu kadınlar bazen de serbest, düşmüş kadın portresini örneklendirmek için tercih edilir. Yabancı olana duyulan bu ölçüsüz ve kontrolsüz ilginin doğurduğu türlü sakıncalar daha ziyade cinsellik odaklı sorunlarda toplansa da çocukların eğitimi bahsi de son derece önemli bir sorun olarak altı çizilen önemli bir bahistir. Gürpınar, romanlarında ekseriyetle mürebbiyelikten metresliğe uzanan bir çizgide çizdiği Batılı kadın portresi ile yabancı olanın bilinmezliği ve dolaylı tehdidini aktarmaya çalışır. Yine de kadın bedenin nesneleştirildiği örneklerin karşısına yazar olumlu bazı örnekler yerleştirerek yabancı düşmanlığının kıyısından dönmeyi de ihmal etmez. Anahtar sözcükler: Batılı Kadın, yabancı, mürebbiye, çocuk eğitimi, metreslik.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, known as “hace-i sâni” (Second Master) of our literature, lived between 1864 and 1944. In this period, which witnessed great transformations from the period of Ottoman political reforms to the proclamation of the Turkish Republic, the author produced a number of works into our literature including 41 novels. With his typical attitude considered to be “hace” (Master) the author pointed to certain deficiencies and problems in his works and mostly shared his suggested solutions with the readers within the fiction of his novels. One of the problems mentioned by Gürpınar, who authored his works without any meaningless didacticism, is the Western women’s matter to be regarded as an extension of wrong westernization. These women in novels, who are mostly the ones wealthy families send their children to for education, are sometimes preferred to exemplify the portrait of a scarlet woman. Although various inconveniences caused by this excessive and uncontrolled interest in a foreigner are generally sexual problems, children’s education is regarded as a fairly important issue as well. Gürpınar, in his novels, mostly tries to convey the indirect threat of being a foreigner by using the portrait of western women who could have the role of a tutor or even of a fancy woman. However, by giving examples of positive situations despite regarding the woman’s body as an object from time to time, the author sometimes mentions the issue of ethnocentrism.