Çalışmanın amacı, dövme ve piercing gibi beden uygulamalarının ardındaki güdülenmeyi psikolojik ve psikanalitik açıdan ele almaktır. Bu bağlamda, bireyleri çeşitli beden uygulamalarına yönelten değişik faktörler üzerinde durulmuştur. Estetik kaygılar, özel ve farklı olma isteği, güç gösterme ve protest tutumlar, haz ve cinsel amaçlı uygulamalar, kültür, kimlik, aidiyet, din ve sosyal statünün gösterilmesi metinde değinilen psikolojik etmenlerdir. Belirtilenlere ek olarak, beden uygulamalarının psikanalitik anlamları üzerinde durulmuş ve bu pratiklerin sembolik anlamları belirtilmiştir. Bu hususta, dövme, piercing ve kasti yara izi oluşturma gibi bedene yönelik uygulamaların yeniden doğumu çağrıştırdığı ve bu yolla kişilerin ikinci bir ten doğurarak ona bakım verme pratiklerinden bahsedilmiştir. Ayrıca yas durumlarında yitirilen nesneyle bağlantı kurma maksatlı uygulamalar olabileceği ve bunun bir baş etme olarak yorumlanabileceği belirtilmiştir.
The aim of the current study was to conceptualize the underlying psychological and psychoanalytical motivations behind tattoo and piercing type of implementations on skin. Therefore, different factors motivating individuals to apply tattoo or piercing on their skin were discussed. In this sense, aesthetic concerns, desire of being different and special, exhibiting physical strength and protest attitudes, having pleasure and sexual objectives, demonstrating culture, religion, identity, social status and belongingness were referred as being underlying psychological dimensions. Besides the mentioned factors, psychoanalytical and symbolic meanings of the mentioned skin implementations were highlighted. Thus, symbolic rebirth associative meaning of tattoo, piercing and scarification was mentioned. Through giving symbolic birth to the second skin, individuals experience themselves as a newborn individual as well as take care of themselves as if looking after a newborn baby. Additionally, in bereavement phases, individuals’ tendency to have skin implementations to form a symbolic connection with the lost object was considered as a coping mechanism.