Modernin çıkışı ve “Batıküre”yi kaplamasının ardından yaşanan toplumsal, kültürel, ekonomik, teknolojik, bilimsel değişiklikler sonucu yerküreye hâkim olan Batı karşısında “Batı-küre” dışında kalan uluslar kendilerini bu değişiklikleri uygulamak zorunda hissetmişlerdir. Fakat geçen zaman içerisinde ne modernite otantik çıkış özelliklerini ne de geleneksel uluslar otantik yaşam şekillerini devam ettirdikleri görülmüştür. Hem Batı kendi modernitesini elden geçirmiş (bize göre biraz da postmodern çıkışlar modernitenin kendisine çekidüzen vermesi tavrıdır.), hem de diğer uluslar (Batı’nın ötekisi) inanç ve kültür kotlarına uygun kendi modern-liklerini üretmişlerdir. Bu duruma farklı, yerel, Batı dışı, akışkan (likidity), geç, düşünümsel (refleksivity), çoklu (multible), çoğul (plural), yüksek modernlikler gibi isimlendirmelerde bu-lunulmuştur. Bu isimlendirmeler bize tek ve evrensel bir modernliğin olamayacağını göster-mektedir. Lakin bütün bu adlandırmalar asıl ayırımın nerede oluştuğu ile ilgili bir açıklama sunmamaktadır. Biz bu çalışmamızda bu ayırımın ontolojik (inanca değgin)alanla ilgili olduğu-nu ve “Batıküre” dışındaki ulusların ontolojik alanla fazla bir değişikliğe gitmeden formel (şekil ve kazanımlarla ilgili) alanda alabildiğine modernleşebildiğini belirtmeye çalıştık. Çalışmamız-da Modernite terimini ontolojik modern anlamında, modernlik terimini de dünyanın kendi inanç ve kültür alanını terk etmeden modern kurum ve kurallara uygun bir yaşamı benimsemiş olma hali anlamlarında kullandık.
The emergence of the modernity in the West has caused social, cultural, economic, tech-nological, scientific, etc. changes. As a result of these changes, the West has dominated the world. Other countries that have fallen against the West have felt compelled to implement these changes. However, it has been seen that neither the authenticity of modernity nor the authentic life styles of traditional societies can be sustained. The West has overhauled (according to us, some postmodern exits are the attitude of modernity.) its own modernity and other nations (the West's other) produced their own modernity. This situation has been named as different, local, non-Western, fluid (liquidity), late, reflexivity, multiple, plural and high modernities. These nomenclatures show us that there is no universal and single modernity. However, all these nomenclatures do not provide an explanation of where the original distinction occurred. In this study, we tried to indicate that this distinction is related to ontological (faith) field and non-west nations without changing the ontological field can modernizng much could amentment in the formal field. In our study, we have used the term modernity in the sense of ontological modern and the term modernity in the sense of embracing modern institutions and rules without leaving the world's own faith and culture.