Halide Edib Adıvar’ın eseri Handan (1912), neredeyse altı yüz yıl hüküm sürmüş olan Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma döneminde ve I. Dünya Savaşı’nın başladığı yıllarda yazılmıştır. Roman boyunca Handan, Osmanlı toplumunun geleneksel kadın tipine uymayan bir karakter olarak nitelendirilir. O felsefe, sosyoloji hatta politika gibi konular hakkında konuşabilecek düzeyde bilgi sahibidir. Milliyetçi bir yazar olarak, Adıvar, eserinde, Yörüklerden örnek verirken Yörük kadınlarının erkeklerle eşit konumda bulunduğunu ve Osmanlı döneminden daha iyi şartlarda yaşadıklarını öne sürer. Adıvar’ın öne sürdüğü toplum düzeni de Türk boylarında olan eşitlikçi toplum modelidir. Handan’da Adıvar gibi eşitliğe ve bilgiye inancı olan genç bir kadındır. Handan da Yörük kadınları gibi özgürce ata biner, erkekler çeşitli konularda serbest bir biçimde fikir alışverişinde bulunur ve kendi kendine seyahat edebileceğine bile inanır. Özetle, Simone de Beauvoir’ın kitabı İkinci Cins kitabını referans verirsek, “Kadın olunmaz, kadın doğulur” (1973: 301) ve Handan’da istediği gibi bağımsız ve kendinden emin bir kadın olamadan ölerek geleneksel Osmanlı toplumunda kendini var edemez.
Halide Edib Adıvar’s novel Handan (1912) was written in a period of the dissolution of nearly six-hundred-year-old Ottoman empire and in the eve of the World War I. Handan whose attitude towards men is unladylike and is considered as a nontraditional woman in Ottoman society. She talks about philosophy, sociology and even politics. As a nationalist, Adıvar gives the example from “purely Turkish” tribes or the ‘Yuruks’ while asserting that the position of women in ‘Yuruks’ women is better than Ottoman women. While Adıvar praises the “purely Turkish” tribes such as “Yuruks”, she advocates a society where equality between men and women is maintained. Similar to Adıvar, Handan has a thirst for knowledge and the belief in equality. As a self-assertive, intelligent woman, Handan behaves like the early Ottoman or ‘Yuruk’ girls that discussed about public issues with men, rode horses with them and dares to travel on her own. To sum up, with reference to Simone de Beauvoir’s famous statement in the book The Second Sex, “One is not born, but rather becomes, a woman” (1973: 301), unfortunately Handan dies without reaching her desire to become the woman who is independent and self-assured due to traditional values in the late Ottoman period.