Âşık edebiyatı, söz konusu geleneğin temsilcileri olan âşıklar tarafından XV. yüzyılın sonlarından itibaren günümüze kadar getirilmiş, millî kültürümüzü tüm yönleriyle yansıtan önemli etkinliğimizdir. Geleneğin temsilcisi olan âşıklar, sazlı veya sazsız, doğaçlama yoluyla hem kendi hem de usta malı şiir söyleyen halk sanatçısı olarak bilinirler. Bu bağlamda âşıklar, eseri hem oluşturan hem de bizzat icra eden temsilci konumundadırlar. Oluşturduğu şiiri okurken hem çağına hem de çağlar ötesine hitap ederek kültür taşıyıcılığı görevini de üstlenirler. Âşık edebiyatı özellikle Orta Asya edebiyat geleneklerinden etkilenmekle beraber İslamiyet’in kabulünden sonra İslamî yapıdan da ciddi şekilde etkilenmiştir. Âşık tarzı kültür geleneğinin en önemli yapı taşlarından biri de nesilden nesle gerek sözlü gerekse de yazılı olarak aktarılıp bu geleneğin izlerinin günümüzde bile tüm canlılığı ve güzelliğiyle yaşatılıyor olmasıdır. Geleneğinin bu özelliği, onu yüzyıllar ötesinden bugüne; Orta Asya’dan Anadolu’nun en ücra noktalarına kadar tanınıp yayılmasına olanak sağlamıştır. Geleneğin ürünlerine bakıldığında Orta Asya geleneklerinin ve İslamî yapının iç içe olduğu görülecektir. Bu noktada âşık edebiyatı, her ne kadar ferdî bir edebiyat olsa da aynı zamanda bir gelenek edebiyatıdır. Bu edebiyatın temsilcileri mensup oldukları geleneğin kurallarına sıkı sıkıya bağlı olmakla beraber, icra ettikleri ürünlerde ilgili kurallara titizlikle uymaktadırlar. Âşıklar tarafından yüzyıllar boyunca tüm içtenliğiyle icra edilmiş olan Âşık edebiyatı, şüphe yoktur ki Türk sözlü kültürünün ve Türk halk edebiyatının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Âşıklık geleneği içerisinde ilk temsilcilerinden başlayarak günümüze kadar yüz yıllar içerisinde pek çok âşığın yetiştiği bilinmektedir. Söz konusu âşıklar arasında saz çalıp irticalen şiir söyleyenlerin yanı sıra saz çalmayıp sadece şiir söyleyenlerin de olduğu bilinmektedir. Bu nedenle birçok bilim adamı âşığı farklı yönleriyle tanımlamıştır. Çağımızın âşıklarından Yakup Temelî, saz çalıp irticalen şiir söyleyen âşıklarından birisidir. Özellikle saz, söz ve irtical yönü çok güçlü olan âşığın, halk hikâyeleri, taşlamaları, güzellemeleri, koçaklamaları, ağıtları, hoyratları, manileri, vd. türlerde birçok şiiri vardır. Bu çalışmada Âşık Yakup Temelî’nin kısa hayat hikâyesinden sonra şairin “Cinas, Mani, Hoyrat” tarzında yazmış olduğu şiirlerden çeşitli örnekler verilip söz konusu üç tarzda yazdığı şiirler, çeşitli yönlerden değerlendirilip bir sonuca ulaşılacaktır. İlaveten söz konusu şiirlerin istatiksel verileri için de bir tablo oluşturulacaktır.
Minstrel literature is an important activity that reflects our national culture in all its aspects, brought up to the present from the end of the 15th century by minstrels who are representatives of the tradition. As the representatives of the tradition, the minstrels are known as folk artists who sing both their own and master-made poems, with or without a saz, extemporarily. In this context, the minstrels are in the position of both the creator and the performer of the work. While reading the poem they have created, they also take on the role of cultural carriers by addressing both the age and the beyond. The minstrel literature was influenced especially by the Central Asian literary traditions, and after the adoption of Islam, it was also heavily influenced by the Islamic structure. One of the most important building blocks of the culture tradition of minstrelsy is that it is transmitted from generation to generation both orally and in writing, and the traces of this tradition are kept alive with all its vitality and beauty even today. This feature of the tradition has brought it from centuries to today; It has enabled it to be recognized and spread from Central Asia to the remotest points of Anatolia. Looking at the products of tradition, it will be seen that Central Asian traditions and Islamic structure are intertwined. At this point, although the minstrel literature is an individual literature, it is also a tradition literature. Representatives of this literature strictly adhere to the rules of the tradition to which they belong, and they strictly abide by the relevant rules in the products they perform. The minstrel literature which has been performed sincerely by minstrels for centuries, undoubtedly constitutes an important part of Turkish oral culture and Turkish folk literature. It is known that in the tradition of minstrelsy, many minstrels have been raised over the centuries from the first representatives to the present day. It is known that among the minstrels, there are also those who play reed and sing poetry, as well as those who do not play the reed but only sing poetry. For this reason, many scientists have defined the minstrel with different aspects. Yakup Temelî, one of the lovers of our age, is one of the minstrels who play saz and sing poetry, extemporarily. The ministrel who has a very strong reed, word and extemporising aspect has several poems such as folk strories, lampoonry, güzelleme, koçaklama, lament, hoyrats, chansonette, etc. In this study, after the short life story of Âşık Yakup Temelî, various examples of the poems written by the poet in the style of “Cinas, Mani, Hoyrat” will be given, and the poems he wrote in these three styles will be evaluated from various aspects and a conclusion will be reached. In addition, a table will be created for the statistical data of the poems in question.